HAZRETİ HAMZA’YI BİLEN KİMYACI ARANIYOR !

Bakmayın benim biraz sulandırdığıma, gerçekten yaşanmıştır !

Bir yakınım… Dershanede kimya öğretmeniydi… Malum milattan sonra dershaneler kapatıldı ve işsiz kaldı !

Derken doğru yanlış… On binlerce öğretmen FETÖ’cü olduğu gerekçesiyle işten atıldı… Boşalan kadrolara acil öğretmen ihtiyacı… Bizimkine de gün doğdu ! Devlet okuluna geçmek için müracaat etti…

Büyüklerimiz ! Aldatıldıklarını, yanıldıklarını, yaşanılan olaylardan ders aldıklarını ve devlete yeni eleman alımında artık tek kriterin “liyakat” yani mesleki yeterlilik olduğunu… Bunun haricinde hiçbir kriter gözetmeyeceklerini her fırsatta açıkladılar… En yetkili ağızlardan çıkan bu sözleri duyan herkes artık ülkenin geleceğinden ümitliydi… Haksızlıklar, hukuksuzluklar, kayırmacılıklarla dolu bir karanlık dönemin kapanmasının heyecanı ve eşitliğin egemen olduğu aydınlık bir geleceğin umudu sarmıştı herkesin içini…

Liyakati ölçmenin metodu “mülakat” olarak belirlendi ! Sabırlı bir bekleyişten sonra çağırdıklarında bizimki uçarak gitti… Milli Eğitim Bakanlığı görevlisi şahısların karşısına geçti ! Kimya öğretmeninin liyakatini ölçmeye başladılar…

“İman ve Aksiyon – Özlediğimiz Nesil” kimin eseridir ? Sayın Cumhurbaşkanımızın en sevdiği liste başı yazarı yani Necip Fazıl’ı her nasılsa bilemedi ! Oysa yıllarca kimya eğitimi almış, üzerine de en az iki misli öğretmenlik yapmıştı… Ağzından “bir yanlışlık var galiba ben edebiyat değil kimya öğretmeniyim” diye bir mırıltı çıktı…

Devam ettiler… “Peygamberimiz hicret ettiklerinde yanında kimler vardı ?”

Peygamber hicret ederken yanına niye kimyager alsın ki diye düşündü… Yine de aklından çok eskileri, kadim kimyagerleri falan geçirdi ama belli ki soruda tuzak vardı… Yabancı olamaz, Müslüman olsa gerek diye düşündü… İbn-i Sina diyesi vardı ama yaşadığı dönem tutmuyordu… Daha eskiye gitti tam Ebu Musa Cabir bin Hayyan diyecekti ki… Zaman doldu !

Üçüncü soruya geçtiler… “Hazreti Hamza kimdir ?”

Derin derin düşündü… Soruda yine tuzak var mıydı acaba ? Hz Hamza diye içinden defalarca tekrarladı… Hz Hamza, Hz Hamza, Hz Hamza… Bir ışık yandı, sahi “Hz” neyin sembolüydü ki ? “He” helyum, “Hg” gümüş, “Hf” Hafniyum… Bütün cetveli düşündü… Yok bulamadı… Kahrolası Mendeleyev bu periyodik cetveli hazırlarken niye bunu düşünememişti ! Oysa Madam Curie akıl ederdi… Ya Hazreti Nobel, alasını yapardı…

Mülakattan iyiden iyiye koptu… Başka yerlere daldı ! Hani liyakatti, hani mesleki yeterlilikti ? Hani kayırmayacaklardı, hani aldanmış ama akıllanmışlardı ? Demek ki hepsi palavraydı, düzen aynı şekilde işliyordu… Hadi tarikatı cemaati falan geçtim… En azından bir dayısı ne bileyim bir amcası olaydı böyle mi olurdu ? Hazreti Dayı, Hazreti Amca diye düşündü… Hayıflandı içinden, iç geçirdi sahipsizliğine…

Birden karşıdan “haydi ama” diye bir ses geldi ! Aniden irkildi ve ağzından istemsizce “amca” diye bir kelime çıktı…

“Bravo bildin” dediler “Hz Hamza Radıyallahu Anh, Peygamber Efendimizin amcalarıdır !”

Mülakat bitti “biz sizi arayacağız” dediler…

Şimdi neme lazım ikinci bir mülakata çağırılırsa diye…

Devlet okuluna kimya öğretmeni olabilmek için… Tefsir, ilmihal ve fıkıh kitapları okuyor !

(Bakmayın biraz sulandırdığıma… Mülakat da, sorular da aynen yaşanmıştır !)

ERDEN ÜÇÜNCÜOĞLU

 
Paylaşmak Zenginliktir

Yorum yapın