Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ülkeye maliyeti 50 milyar dolar olarak ölçüldü. Bu tutar iktidarın hesaplamadığı hatta belki hiç aklına bile getirmediği ölçekte bir maliyet oldu ve ekonomiyi ciddi şekilde etkiledi, üflemeden içilen süt ağzı yaktı.
Şimdi, CHP kurultayı için yürüyen mutlak butlan davası yaklaşırken önden İstanbul kongresi iptal ediliyor… İki amaç olabilir; ya yoğurda üflemek ya da sütü sulandırmak! Oluşacak durumun ekonomiye etkisine bakılıp, kararın açıklanmasının mı yoksa yeni bir ertelemenin mi daha makul olacağı ölçülmek isteniyor.
Davanın sonucunu kestirmemiz elbette mümkün değil, çünkü konuya “hakim” değiliz. Ancak şu gerçekçi yaklaşımı yapabiliriz; hepimiz ve diğer kalan herkes çok iyi biliyor ki artık mevcut ekonomik durumun yeni bir yükü kaldırma şansı yok! Sonuçta kamuoyundaki baskın hissiyat, bu davaya hukukun değil siyasetin karar vereceğidir… Yani varılacak karar ekonomik etkileşime göre mutlak değil muğlak olacaktır.
Yaşadıklarımızdan ezbere öğrendik ki… Ekonomik gelişme güvenilir hukuka, siyasi başarı da ekonomiye sıkı bağlarla bağlı. Yani aslında her şey hukukun üstünlüğü üzerine bina edilir ve hukuku hiçe sayan bir siyasi anlayış aslında üzerinde oturduğu dalı keser.
Siyasi ikbal uğruna hukukun siyasete alet edilmesinin sonucu her ülke için ekonomik felaket ve mutlak hüsrandır. Siyaset kurumunun bütününe zarar veren ve siyasetçinin toplumdaki karşılığını “en güvenilmezler” seviyesine indiren bu anlayışın sürdürülebilmesi mümkün değildir. İleride bütün düğmeleri tekrar çözüp en baştan iliklemekten başka çaremiz kalmayacak gibi görünüyor.
Bir yandan ülke kamuoyunu CHP ile meşgul edip gerçek gündemin üzerini örtme, diğer yandan hem rakibi yıpratma hem de seçimle kaybedilen kaleleri seçimsiz geri alma çabaları toplum nazarında meşru görülmese de kabul etmemiz gerekir ki iktidarın mahkum olduğu kendi şartları bakımından son derece elzemdir. Bu şartlar, kendi felaketine yol açacak olan “game over” yazısını görmemek için artık iktidara her tuşa aynı anda basmaktan başka çare bırakmıyor.
Bu şartlar altındaki iktidarın derin çatlakları Reisin dolgu sıvasıyla örtülmeye çalışılsa da, kendini tartıştırma konusunda rekor peşinde koşan CHP için hala çatışmadan kaçınma ve toparlanma fırsatı sunuyor. Ancak yönetim kadrosu zafiyeti net olarak ortaya koyuyor ki CHP bu becerideki insan kaynağını çoktan Kılıçdaroğlu döneminde kapının dışına süpürdü. Nitekim, CHP’nin şu an elindeki meclis grubunun tamamı ve yönetim kademesinin büyük çoğunluğu halen Kılıçdaroğlu döneminin etiketini taşımaktadır. Bu yetersiz kadro profili CHP’nin sahip olduğu tek ve en önemli zayıflıktır.
Yine de… Vatan hainliği yapmama, kişisel çıkar ve siyasi ikbal peşinde koşmama koşuluyla toplumun çok geniş bir kesimi CHP’ye önderlik etmekte ve becerilerini fazla sorgulamadan CHP siyasetçilerine halen şans tanımaktadır. Normal şartlarda kendi liderliğinde topluma önderlik etmesi beklenen bir siyasi parti için kendisini sırtından ittiren bir kamuoyuna sahip olmak bulunmaz fırsattır.
CHP bu fırsatı kullanırsa; kendisine bu krediyi açan toplumun önüne geçmeye kalkmadan, jakoben tavır takınmadan, popülist davranmadan, toplum beklentilerini iyi okuyarak, iyi anlayarak, harfi harfine uygulayarak ve toplumun önüne tuttuğu ışığa bakarak hedefine yürüyebilir. Toplum beklentisine uygun kişilikli bir siyaset mutlaka karşılığını görür.
Unutulmamalıdır ki değişimin mimarları muğlak olanlar değil mutlak olanlardır.
Erden ÜÇÜNCÜOĞLU
02/09/2025