REİS > BAŞGAN

İki eski dostun arasına girmek ya da bir siyasi partinin iç işlerine karışmak haddimiz değildir. Zira bizi ilgilendiren, olayın tamamen kamu oyuna maledilmiş kısmıdır.

Hepimiz biliyoruz ki bugüne kadar AKP içerisinde Erdoğan ile inatlaşan hiçbir ölümlü bu işten zaferle çıkamadı ! İma ya da kinaye ile dahi kendisine dil uzatanı, ters düşeni veya kendisinden büyük görünmeye çalışanı hiçbir şekilde affetmedi, bozuk para gibi harcadı. AKP’nin çöplerini karıştırsanız buruşturulup atılmış nice ağır toplar, ne ağır ağabeyler, nice rütbeleri sökülüp sıradanlaştırılmış eski babayiğitler bulursunuz… Hafızanızı zorlayın, saymakla bitiremezsiniz. Zaman içerisinde kolpa oldukları ortaya çıkan bu eskitilmiş kahramanların hiç birinin esamisi dahi okunmuyor şimdi. Bu kolpaların zamanında çıkardığı çatlak seslerden heyecana kapılıp “acaba bu sefer olur mu” diyerek sürpriz tarafa oynayanlar da onlarla birlikte kaybetti !

Erdoğan’ın ülkeyi yönetme şekline her türlü eleştiriyi getirebilirsiniz… Demokratik yollardan getirmelisiniz de zaten. Ancak, kendi kişisel partisini istediği şekilde yönetmesine dışarıdan hiç kimsenin laf etme hakkı yoktur. Bu yönetim tarzına AKP üyeleri ve seçmeninin bir itirazı var mı ? Yok. Mevcut yasal sistem Erdoğan’ın partiyi bu şekilde yönetmesine uygun mu ? Evet ! Yani… Hem yasal zemin buna olanak sağlıyor hem de tüm paydaşlar buna razı ! Kime ne ?

Efendim gelişmiş demokrasilerde böyle şeyler olmazmış… Evet, cevabını veriyorsun zaten “gelişmiş demokrasilerde” olmaz… Eğer sen de gelişebilirsen sende de olmaz, zaten o zaman Erdoğan’lara ihtiyaç da kalmaz teveccüh de bulmaz. Ama bunun için taşın altına elini koymalısın, emek vermeli ve yorulmalısın, hatta gerektiğinde canının acımasını göze almalısın !

Devamını oku…REİS > BAŞGAN

 
Paylaşmak Zenginliktir

SON HARİTA BÜKÜCÜ !

Şu geniş coğrafyanın son akıl sahibi hiç şüphesiz Atatürk’tü !

Kısa sayılacak yaşam deneyimine, dolu dolu yaşayarak ve savaşarak üç kıta sığdırdı; Doğu Avrupa, Kuzey Afrika ve Asya (Arap yarım adası ve Ortadoğu). Hani hep okuduğu ve satır aralarına el yazısıyla not aldığı binlerce kitaptan hayranlıkla bahsederiz ya… Ama o esas okumasını bu üç kıtayı bizzat yerinde ve çıplak gözle okuyarak yaptı. Yaşadığı, görev yaptığı, savaştığı o coğrafyaları ve ora halklarını derinlemesine analiz etti… Hem tarihlerini inceledi hem de birbirleriyle olan güncel ilişkilerini, bağlarını, kavgalarını gözlemledi.

Elbet o zamanlar farkında değildi ama… Genç yaşta kazandığı bu olağan üstü deneyimlerin oluşturduğu zihin haritasında… Aslında ileride kuracağı cumhuriyetin nüveleri, sınırları ve politikaları belirginleşiyordu.

Emperyalizme uşaklık edenlerin şahsi çıkarları için koca bir imparatorluğu nasıl sattıklarını. Etnik kimlik bölünmelerinin ve mezhepsel ayrışmaların ne denli tehlikeli olduğunu ve… Bundan çıkar sağlayan çakma milliyetçilerin ve sahtekar din sömürücüsü şerefsizlerin ekmeğine nasıl yağ sürdüğünü… Devrin en büyük sömürgecisi İngiltere’nin oyuncağı haline gelmiş olan uydurma tarikat ve cemaatlerin halkı birbirine nasıl düşman ettiğini, dini nasıl tahrif ettiğini. Kısacası bir devletin dıştan değil ancak ve ancak böylelikle içten içe yıkılabileceğini… Acı çekerek OKUDU !

İşte ! Kurduğu devletin üniter yapıya sahip bir cumhuriyet olması… Belirli bir millet bilinci ve ülküsüne sahip olması ve… Laik bir hukuk devleti olması ne bir tesadüftür ne de okuduğu kitapların satır aralarından

Devamını oku…SON HARİTA BÜKÜCÜ !

 
Paylaşmak Zenginliktir

YÜRÜYENLER NEYE ALET OLDU ?

Şimdi bu yazıyı okumaya başlarken diyeceksiniz ki “ilk defa doğru dürüst bir şey yaptı, asıl yapması gerekenin ne olduğunu artık öğrendi, ilk kez bir lider gibi davrandı, inanılmaz bir hareket başlattı” ve ekleyeceksiniz “şimdi kavganın sırası değil birlik olma zamanı, yeni arayışlara girmek yerine ona bir şans daha vermek gerekiyor” ve saire ve sair ve saire…

Ben de diyorum ki bu tamamen sizleri uyutma tiyatrosunun yeni bir perdesidir… Amaç… yürüyüşten bir gün öncesine kadar “bununla hiçbir yere varılmaz” dediğiniz ve yaklaşan kurultayda gidişi kesinleşmiş olan Kılıçdaroğlu için size şu yukarıdaki lafları söyletip yerini tekrar sağlamlaştırmaktır. Çünkü, onu “kontrollü muhalefet” partisi genel başkanı olarak göreve getiren ve tıkır tıkır işleyen sistemin halen ona ihtiyacı var ! Ben söylemiyorum… Tayyip Erdoğan söylüyor “Allah herkese böyle muhalefet versin” ve Binali Yıldırım söylüyor “Kemal Bey’e ihtiyacımız var” ! Ayıltabilmek için daha ne demeleri gerekiyor sizce ?

Yazacağız. Ama önce gözlüklerin tozunu biraz almak gerekiyor…

Yıl 2013… Kılıçdaroğlu’dan Gezi Parkı açıklaması… “Ben oraya sivil bir yurttaş olarak gittim. Orada yapılan eylem CHP’nin eylemi değildi. Biz BAYRAKLARIMIZI da oraya GÖTÜRMEDİK. Çünkü eylem HALKIN eylemi, partinin değil” (lütfen dikkat ! adında “halk” ibaresi, ilkeleri arasında “halkçılık” bulunan partinin genel başkanının kendi ifadesidir)

Yıl 2014… CUMHURbaşkanı ilk kez HALK tarafından seçilecek… Kılıçdaroğlu “Mitinglerde parti AMBLEMİ ve BAYRAKLARINA YER VERİLMEYECEK” (lütfen dikkat ! adında “halk” ve “cumhuriyet” ibareleri, ilkeleri arasında “halkçılık” ve “cumhuriyetçilik” bulunan partinin genel başkanının kendi ifadesidir)

Yıl 2017… Türkiye’nin tarihi referandumu yani HALK oylaması… Kılıçdaroğlu “referandum sürecinde CHP BAYRAĞI KULLANILMAYACAK” (lütfen dikkat ! adında “halk” ibaresi, ilkeleri arasında “halkçılık” bulunan partinin genel başkanının kendi ifadesidir)

Yıl 2017… Malum yürüyüş… Kılıçdaroğlu “yürüyüşte ve yapılacak olan mitingde CHP AMBLEMİ VE BAYRAĞI KULLANILMAYACAK” (şaşırdık mı ? HAYIR !)

Bakın, 2010 yılında göreve getirilmiş (!) olan Kılıçdaroğlu’nun 7 yıllık karnesini değil… o karneye sebep olan başka bir şey yazıyorum. Kendi partisiyle sıkıntısı olan bir genel başkan olabilir mi ? Böyle bir şeyi kabul etmek mümkün mü ? Böyle bir şey olabilir mi ? Bir partinin genel başkanının öncelikli görevi, her ne

Devamını oku…YÜRÜYENLER NEYE ALET OLDU ?

 
Paylaşmak Zenginliktir