SON HARİTA BÜKÜCÜ !

Şu geniş coğrafyanın son akıl sahibi hiç şüphesiz Atatürk’tü !

Kısa sayılacak yaşam deneyimine, dolu dolu yaşayarak ve savaşarak üç kıta sığdırdı; Doğu Avrupa, Kuzey Afrika ve Asya (Arap yarım adası ve Ortadoğu). Hani hep okuduğu ve satır aralarına el yazısıyla not aldığı binlerce kitaptan hayranlıkla bahsederiz ya… Ama o esas okumasını bu üç kıtayı bizzat yerinde ve çıplak gözle okuyarak yaptı. Yaşadığı, görev yaptığı, savaştığı o coğrafyaları ve ora halklarını derinlemesine analiz etti… Hem tarihlerini inceledi hem de birbirleriyle olan güncel ilişkilerini, bağlarını, kavgalarını gözlemledi.

Elbet o zamanlar farkında değildi ama… Genç yaşta kazandığı bu olağan üstü deneyimlerin oluşturduğu zihin haritasında… Aslında ileride kuracağı cumhuriyetin nüveleri, sınırları ve politikaları belirginleşiyordu.

Emperyalizme uşaklık edenlerin şahsi çıkarları için koca bir imparatorluğu nasıl sattıklarını. Etnik kimlik bölünmelerinin ve mezhepsel ayrışmaların ne denli tehlikeli olduğunu ve… Bundan çıkar sağlayan çakma milliyetçilerin ve sahtekar din sömürücüsü şerefsizlerin ekmeğine nasıl yağ sürdüğünü… Devrin en büyük sömürgecisi İngiltere’nin oyuncağı haline gelmiş olan uydurma tarikat ve cemaatlerin halkı birbirine nasıl düşman ettiğini, dini nasıl tahrif ettiğini. Kısacası bir devletin dıştan değil ancak ve ancak böylelikle içten içe yıkılabileceğini… Acı çekerek OKUDU !

İşte ! Kurduğu devletin üniter yapıya sahip bir cumhuriyet olması… Belirli bir millet bilinci ve ülküsüne sahip olması ve… Laik bir hukuk devleti olması ne bir tesadüftür ne de okuduğu kitapların satır aralarından kopyalamadır. Bu temel taşlar işte bu son akıl sahibinin yaşam boyu çektiği ıstırapların sonucudur. Bu temel taşlar, aynı ıstıraplar tekrar yaşanmasın diye kuruluşta böylece yerli yerine oturtulmuştur !

Bizim gerek kurtuluş gerekse de kuruluşumuzda ortaya çıkan o muazzam kolektif irademize can veren… Mustafa Kemal’e yaşamı boyunca yüklenmiş olan deneyim ve yeteneklerdir. Mustafa Kemal’in tüm yaşam deneyimi, milletin zihnine vurulmuş esaret prangalarının kilidini döndüren anahtardır. Mustafa Kemal’in ilmi ve iradesi ile özdeşleşip, kudretle ayağa kalkan bu millet benliğine bahşolan hayat ebedidir ! Kimsenin şüphesi ve korkusu olmasın.

Emperyalist çıkarların kağıt üzerinde pay edilip haritaların şımarıkça cetvelle yeniden çizildiği yıllarda… Oyunu bozup bu vatan üzerine çizilmiş tüm haritaları çöpe çeviren ve son halinin nasıl olacağına kendi karar verip, kendi kaderini tayin eden gerçek dirilişin mimarı ve… Bu coğrafyadaki son harita bükücüdür Mustafa Kemal ! Çizdiği haritayı değiştirmeye kimsenin gücü yetmez !

Cumhuriyetimizin kuruluşundaki temel taşlar, kendisinden sonra gelenler tarafından uzun süre muhafaza edildi. Bunun adına “devlet geleneği” dediler ! Özellikle çizdiği haritanın üzerine vurduğu “Yurtta sulh, Cihanda sulh” mührü… Çok uzun süre bir devlet doktrini olarak kabul gördü.

Yurtta sulh sağlamanın iki ana unsuru vardı; etnik bölünmeye ve dini bölünmeye yani mezhep / tarikat / cemaat ayrışmalarına meydan vermemek. Bunun için eğitim tevhit edildi, dini kurumlar kuruldu, milli benliği pekiştirecek adımlar atıldı, tekke ve zaviyeler kapatıldı. Etnik ve dini kalkışmalara göz açtırılmadı. Sebep ? Mustafa Kemal’in bu filmi daha önce Kuzey Afrika’da ve Arabistan / Ortadoğu coğrafyasında seyretmiş olmasıydı. Milli şuurdan yoksun ve laik temele oturmayan bir devletin yurdunda sulh sağlama imkanı olamazdı…

Cihanda sulh sağlamanın iki ana unsuru vardı; uluslar arası arenada güçlü devlet olmak ve başta komşular olmak üzere tüm ülkelerin toprak bütünlüğüne saygı duymak. İçinde bulunduğu coğrafyada, etrafında sulh sağlamadan kendini güvenliğini sağlamanın imkansız olduğunu biliyordu.

Peki biz ne yaptık ? Marshall planını, planlayanların bile tahayyül edemeyeceği kadar ileri götürüp ABD’yi ciğerlerimize kadar çekenleri mi ? 40 yıldır orduyu milim milim ele geçiren ve adına sözüm ona dini cemaat denilen ucube yapılanmayı mı ? Anayasayı bir kez delmekle bir şey olmaz diyerek hukuksuzluğu… Benim anam da Kürt diyerek etnik ayrımcılığı… Ben de Nakşiyim diyerek tarikatçılığı meşrulaştıran tontonu mu ? “Sen ne mutlu Türküm dersen o da ne mutlu Kürtüm der” diyerek olayı sığlaştıran ve ayrımcılığa zımni destek verenleri mi ? Eğitimi yamalı bohçaya çevirenleri mi ? Devlet ve akademide liyakati kenara atıp partizanlığı ve cemaatçiliği savunanları mı ? Komşularımızı karman çorman etmek için maşa kullandığını sanırken maşadan eli yananları mı ? Ahlaksızlıkları mı ? Hırsızlıkları mı ? Hukuksuzlukları mı ? Hangisini konuşacağız ? Neresinden tutacağız ?

Güç zehirlenmesine uğrayıp düzen değişti, devir değişti, reklam arası bitti, yeni bir devlet kuruldu embesilliği ile hareket eden ve… Köpürtüldüğü için gerçek cesametinden büyük görünen bu hıyanetten korkacak mıyız ? Bizi çözmenin formülünü kurucu ilkeleri yok etmekte bulduklarını idrak etmiyor musunuz ? Bizi dıştan yıkamayacağını bilenler, içimizi delik deşik etmek için neler yapıyorlar… Çakma milliyetçilik, dünyevi çıkar temelli düzmece tarikat ve cemaatçilik ile nerelere savrulduğumuzu ve nasıl kaybolduğumuzu görmüyor musunuz ?

Bakın ! Yolunu kaybetmişler için nereye gideceğini bilmek artık önemli değildir ! Önemli olan, nereden başladığını hatırlamaktır !

Son harita bükücü ve yedi düvel karşısında devlet kuracak iradeye sahip son akıl sahibinin asıl mesajını şöyle okumak gerekir “lafın tamamı aptala söylenir” !

“Türk milleti zekidir” derken bunu kastettiğini düşünüyorum.

Hazır nereden başladığımızı henüz hatırlıyorken, bir an önce oraya dönmeliyiz !

 ERDEN ÜÇÜNCÜOĞLU   

 
Paylaşmak Zenginliktir

Yorum yapın