GEREK-tik-ÇE !

 

Çok gerektikçe… Hukuksuzluğa bile hukuki bir gerekçe uydurmak zorunlu hale geliyor. Bu zorlamanın sebebi öyle ya da böyle “hukukun içinde kalındığı” algısının sürdürülebilmesidir. Buna da şükür… Nitekim, artık bunun bir tık ötesi “ben öyle istedim” denilip sığınılacak bir hukuka dahi ihtiyaç kalmadığı bir düzene açıkça geçilmesidir.

Kolay getirilmediğimiz bu düzeni aslında tontona borçluyuz. Her ülke egemenlerinin hukuku esnetme girişimi hep olmuştur, elbet bizim tarihimizde de sayısız örnek vardır. Gelgelelim hiç kimse esnetme aşamasını geçip direkt olarak ve göstere göstere hukuku delmeye çok cesaret edememiştir. Oysa herkesin rahmet ve minnetle andığı, güç zehirlenmesine tutulmuş olan Özal ayan beyan “Anayasayı bir kez delmekle bir şey olmaz” diyerek onu direkt orta yerinden oymuş ve ileride zihniyet takipçilerinin yapacağı tüm hukuksuzlukları meşrulaştıracak bir dönemi başlatmıştır. Kendisini bir kez daha anıyoruz !

Özallı dönemlerle başlayıp inatla sürdürülen politikaların bizi getirdiği nokta hepimizce malum. Sürekli değişen ve kalitesizleşen eğitim politikaları, medyanın insanları maymuna çevirmesi, ekonomik darboğazlar, kaybolan değerler, yitip giden ideolojiler, paranın tanrısallaşması, çalışma kültürünün kaybolması, üretimin çökmesi, saçma sapan yargı kararları, bağlamından kopartılmış bozuk milliyetçilik anlayışı, dinmiş gibi öğretilen insan kurgusu bozuk inanç sistemleri… Bu ülke insanını yarı tımarhanelik hale getirdi.

Artık hepimiz yarı deli yarı akıllı olduğumuza göre gelin ağlanacak halimize biraz gülelim…

İlki değerli arkadaşım Av Serap Demir’den;

Akıl hastanesinde hastalardan birisi doktora “ben 250 sayfa roman yazdım” demiş ve yazdığı romanı doktora vermiş.
Şaşkınlık içerisinde 250 sayfalık romanı açan doktor ilk cümleyi okumuş “Napolyon ata bindi ve deeeh dedi” !
Sonra okumaya devam etmiş “dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg dıgı dıg…”
Doktor 250 sayfanın son satırına gelmiş “Napolyon attan indi”

İkincisi Hamdi Türkmen’den;

Akıl hastanesinde bir hasta kendini tavana baş aşağı asmış “ben ampul oldum” diyor ve kimse de onu indiremiyormuş.
Konu başhekime kadar uzamış. Tecrübeli başhekim “gidin ona elektrik kesildi artık bir işe yaramazsın in oradan deyin, ikna olur” demiş !
Bir süre sonra başhekime dönmüşler “efendim hastayı ikna ettik inecek fakat bu kez de etrafında toplananlar karanlıkta kalacağız diye indirmemize izin vermiyorlar” !

Napolyon’un ata binip nihayetinde attan inmesinin hukuki gerekçesini anladık; dıgı dıg !

Şimdi sıra karanlıkta kalacaklarını sananları ikna etmeye geldi…

Anladınız siz onu… Delinin halinden deli anlar, haydi bakalım !

ERDEN ÜÇÜNCÜOĞLU

 
Paylaşmak Zenginliktir

Yorum yapın