SOĞUK DEMİRİ KIZDIRMAK !

Hoş çok da soğumamıştı ama, bir soğutulası vardı sanki kızgın demirin… Gelgelelim işin içine iş girdi !

Biliyorsunuz… İstanbul seçimlerinin yenilenme kararı YSK tarafından 6 Mayıs tarihinde alındı. Ondan bir hafta önce 30 Nisan tarihindeki “Sipariş Yumruk ve Ötesi” başlıklı yazımızda Erdoğan’ın yönünü mecburen yine ABD’ye çevirdiğini – daha doğrusu çevirtildiğini – özetleyerek karşılığını şöyle bağlamışız;

“Sonuçta… Tüm bunların bir de ekonomik ve / veya siyasi bir ödülü olması gerekir. Çok zor olsa da iç siyasette İstanbul seçimlerinin yenilenmesi, dış ekonomik ilişkilerde parlayan günlerin gelmesi beklenebilir. Erdoğan için çok fazla daraltılan kemerler biraz gevşeyebilir”

Her iki tahminimiz de tuttu ve hem siyasi hem de ekonomik ödül şimdilik (!) alındı… Bu “şimdilik” kelimesinin altını özellikle çiziyorum, çünkü vaatlerde esneme ya da cayma olduğu takdirde şimdilik verilmiş gibi görünen bu ödüller bir anda bambaşka bir kabusun başlangıcı olarak da kullanılabilir !

Birincisi siyasi ödül ! Bırakın “çok zorlama”yı… Akıl hafsal almayacak bir kararla İstanbul seçimleri öyle ya da böyle yenilendi. Bu ödülün devamına dair de bir söz var mı şimdilik (!) bilemiyoruz, göreceğiz. Neticede, hepimizin bildiği gibi Türkiye’de seçimler sandıkta değil YSK’da bitiyor !

İkincisi ekonomik ödül ! Bugün ABD bizden ithal edeceği demir çelik ürünlerine uyguladığı vergileri % 50 indirdiğini açıkladı. Diğer taraftan iç ve dış tüm ekonomik gelişmelere göre yükselmesi beklenen dolar kuru, hayret uyandıracak şekilde 6 bandında neredeyse sabitlendi. Ekonomistlerin tüm beklentilerine ve bilimsel ölçümlerine göre artması gereken dolar bir türlü artamıyor, hatta gün be gün gevşiyor. Sebebini herkes Rusya ile yapılan S 400 anlaşmasının iptal edilmiş ya da en kötü ihtimalle 1 yıl ertelenmiş olduğuna bağlıyor. Bizim taraftan ardı ardına yalanlama açıklamaları gelse de tüten dumandan herkesin nerdeyse emin olduğu bu ! Onu da göreceğiz…

Biz kahin değiliz… Bu “ödüllerin” neden bahşedildiğini önceden kestirebilmek için gizli haber kaynaklarımız da yok. Sadece olayların akış ve dizilişine, bir de bunların seyir hızına bakıp gelişmeleri kestirebilecek kadar önceden tahmin yürütebiliyoruz. Bu sayfanın okuyucularına her seferinde hatırlattığımız şey “ne söylendiğine değil neden söylendiğine” bakmalarıdır. Bu sebeple yukarıda bahsettiğim yazıyı tekrar özetleyip sizi sıkacak değilim. Arzu eden elbette okuyup inceler.

Gelin biz yine ileriye bakmaya devam edelim… Türkiye’nin yarınki gündemine ! Yukarıda bahsettiğim yazının o kısmının en son cümlesi şöyle bitiyordu;

“Ancak, Rusya’nın hamlesinin ne olacağını da ayrıca bekleyip göreceğiz” !

Evet, tüm olup bitene ve güncel olarak yaşanılanlara rağmen yakın gelecekte gündemimize düşecek olanları ve başımıza gelebilecekleri kestirebilmek için bu konuda tahmin yürütmeye ihtiyacımız var. Rusya tüm bunların karşılığında ellerini kavuşturup hiçbir şey olmamış gibi devam mı edecek ?

Biz cahillere kahve sohbetlerinde “istediğimiz yerden alış veriş yaparız kimse bize karışamaz, mecbur muyuz hep Amerika’nın füzesini almaya” diyerek S400 alımını milli ve yerli irade meselesi olarak görüp gösteren arkadaşlar için şöyle basit bir not da düşelim… Rus savunma sistemlerinin Türkiye’ye konuşlanması sadece iki ülke arasındaki basit bir alış veriş değil, dünya haritası üzerinde pay kavgası yapılan savunma haritasının değişmesi anlamına gelir. Yani hem almak hem de bu alımı iptal etmek yani bu işlere bulaşmak – kibarca – maharet ister.

Son dönemde dünya üzerinde olup bitenleri, ancak olup bitişinin üzerinden belirli bir süre geçtikten sonra, analiz edebilecek kadar yakından izlerseniz… Tezahür şekli farklı gibi görünse de neticede çoğunlukla hep Rusya’nın işine yarayan sonucun ortaya çıktığına şahit olursunuz. Olaylar bize işaret ediyor ki Rus gizli servisi şu an tüm dünyaya hakimdir ve… Bu hakimiyet sadece izleme, dinleme gibi faaliyetlerle sınırlı olmayıp gerektiğinde harekete geçirici bir etkisel gücü de içermektedir. Yani… Kendisi de eski bir KGB elemanı olan Putin dönemi Rus istihbaratı, dünyadaki birçok devlet ve gizli servis örgütünün içerisinde hamle üretebilecek kapasiteye erişmiş görünmektedir.

Diğer yandan… Son derece cılızlaşıp kırılgan hale gelmiş bulunan Türkiye ekonomisinin, sadece ABD tehdidine değil Rusya’nın da müdahalesine çok açık olduğunu tecrübe ettik ve… Yakın tarihimizde Rus savaş uçağının düşürülmesi ile tetiklenen sürecin sonunda Rusya’nın elde ettiği kazanımları hepimiz yaşadık.

Nitekim Rusya koyduğu ekonomik ambargolarla bizi açık özür dilemeye ve taviz vermeye mecbur bıraktı. Zira ulusal çıkarları bakımından Rusya, Türkiye üzerindeki etkisini en az ABD, hatta güvenlik alanındaki komşusu olması bakımından ondan daha da fazla önemsemektedir. Bu itibarla artık ABD için klasikleşmiş olan cümleyi şu şekilde tersten de okumalıyız “Rusya bizim ABD ile yakınlaşmamızı affetmiyor ve kendi ulusal güvenliğine tehdit olarak görüyor” !

Tam Rusya ile bahar rüzgarlarının estiğini sandığımız bir sırada yaşanan gelişmeler ve Türk dış politikasında artık alışık olduğumuz yalpalama, bizi yine Erdoğan’ın bir kez daha köşeye sıkıştırılmasıyla ABD yanında tavır alma noktasına savurmuş görünüyor. Sonuçta eğer iddia edilen bu argümanlar doğruysa yani Türkiye hem S400 hem de Suriye politikalarında net bir duruşla ABD safına yöneldiyse… Bunun sonucunda mutlak surette Rusya’dan gelecek reaksiyona hazır olmalıdır.

İç siyasette; artık ezbere bildiğimiz, sıkıldığımız, bunaldığımız, hep aynı şeyleri duymaktan ve izlemekten yıldığımız demiri tekrar kızdırıyoruz ama… Benim yazının başlığında kastettiğim demir aslında Türkiye ile Rusya arasında kızmaya başlayan demirdir !

Sorun şudur ki; sonuçta bu demirin soğuk tarafına mı sıcak tarafına mı maruz kalacağız ?

Hangi ucundan tutup çıkartacağız ?

ERDEN ÜÇÜNCÜOĞLU

 
Paylaşmak Zenginliktir

Yorum yapın