Takımlar belli, tek tek saymaya gerek yok… Sahneye çıkanın okuduğu nameye göre hangi takıma gideceğini ezberledik artık…
Örnek mi ?
Misal, birisi çıkıp içinde başörtüsü, din, iman kelimeleri geçen bir name tutturdu mu, hangi ikisinin döneceğini ezbere biliriz… Hele, Atatürk’e ve cumhuriyet değerlerine dokunduracak bir şeyler icra ediyorsa zaten yeri hepten bellidir… Hele hele… Börek açamayanın yuvası dağılır, öz kızına şehvet besleyenin nikahı zinhar düşmez, karısının başı açık olan pezevenktir, ramazanda denize mi girdim deniz mi bana girdi havalarından gidiyorsa… Finale kalacağı bile kesindir…
Ha, bu arada biri daha döner ama ona kimse bakmaz !
Eğer sahnedeki Osmanlı’dan, tuğradan, ecdattan, Malazgirt’ten ya da İstanbul’un fethinden falan girdiyse, malum ikisi yine döner… Gel gelelim butona erken basmamak lazım… Eğer işin ucuna Şehit’leri ekleyip PKK’ya lanet okumaya başladıysa biri “ohh” çeker öbürü “eyvah “ der “gönlü öteki tarafta”… Ama hiç belli olmaz hemen pes etmemek lazım… Çünkü bunlar iki tarafa da yakındır, her an şaşırtabilirler…
Ha, bu arada biri daha döner ama ona kimse bakmaz !
Bir bakmışsınız ki sahneden demokratik haklar, eşitlik, özgürlük ezgileri yükseliyor ama söz bir türlü müziğe uymuyor… Ne zaman ki fonda top tüfek sesleri belirdi ve “özerklik” naraları “biji” nidalarına karıştı… O anda ikisi “hah tamam işte” deyip hemen dönüverir… İkisi derken, bir koltukta ikisi… Malum onlarda eş başkanlık var… Bir de bakmışlar ki sahnede hendek bile hazırlanmış… Kalkıp düet de yaparlar hep birlikte…
Ha, bu arada biri daha döner ama ona kimse bakmaz !
Kaldı bir tane daha… Hani, şu diğerlerinin hepsine dönen fakat kimsenin dönüp bakmadığı ! O da bir ümit… Düellolarda öbürlerinin takımlarından dökülen paçavralara bel bağlar ama bir türlü ayar tutmaz… Her nasılsa, esas dönmesi gerekene bir türlü dönmez… Çünkü sanır ki o “tıpış tıpış” gelecektir… İşte o koltuk, bu yarışmanın kenar süsü haline gelmiştir… O koltuğa oturtulan ne kadar sempatik, ne kadar şirin, ne kadar samimi ve ne kadar düzgün görünse de… Takımı belirleyen o olduğu için… Onu değiştirmeden bu yarışmanın kurgusu ve kaderi değişmeyecektir…
Ya kazanmak için yeni bir yol çizilecek…
Ya da bu “hadise” devam edip gidecektir…
ERDEN ÜÇÜNCÜOĞLU