ÖLMEDEN YAPMAK GEREKİYOR !

Bırakın Lozan’ı falan… Bilmesi gereken herkes gerçeğin ne olduğunu biliyor… Hatta söyleyen bile…

Amaç gündem değiştirmek ! Gündemin süratle değişmesi gereken günlerden geçiyoruz çünkü… Şimdiye kadar geldiklerinize sayın ve… Siz siz olun sakın oltaya gelmeyin !

Gelin gündemi falan bırakıp başka yerlere gidelim… Daha doğrusu bulunduğumuz yere gelelim… Bulunduğu yeri bilmeyen, gideceği yeri bulamaz !

Dünya ! Koskocaman sandığımız bir yer gibi değil mi ? Toplam alanı 510 milyon 100 bin kilometrekare… Aslında hiç de fena değil ! Ama % 71’i yani çoğu su ve suda yaşama şansımız yok… Kalan % 29’la yetinmek zorundayız… Yani 148 milyon kilometrekarelik kara alanı ile !

Fakat onun da %30’u orman… Yaşam ortamı için bize çok uygun değil… Ormanları çıkardığımızda 103 milyon 600 bin kilometrekare alan kalıyor… Gibi ! Gel gelelim çöller var… Çöllerin toplam alanı da %30… Ve onu da düşünce elimizde sadece 59 milyon 200 bin kilometrekaremiz var…

Dünyanın toplam alanının neredeyse % 10’una düştük bile… Ama üzerinde tarım ve hayvancılık yapılamayan… Verimsiz olduğu için fazla nüfus tutamayan kurak ve yarı kurak alanları da düşmemiz lazım… Az değil % 28… Kaldı elimizde 17 milyon 800 bin kilometrekare !

Yeter artık diyeceksiniz ama… İnsanoğlu denizden 2 bin metreden daha yüksek alanlarda pek yerleşemiyor… Bu yüksekliğin üzerindeki alanları… Yani elimizde kalan alanın % 30’unu daha atmamız gerek… Kaldık 12 milyon 460 bin kilometrekareye ! Yani… Toplamın yaklaşık % 2,45’i…

Örnek vermek gerekirse… Şöyle büyükçe bir elmanın üzerinde sadece iki baş parmağınızın izi kadar bir alan ! Bu kadar bir alanda yaşamımızı devam ettiriyoruz…

Sen, ben, bizim oğlan, dayımgiller, baldız, bacanak, konu komşu, dost, düşman… Toplam 7 buçuk milyar kişiyiz şuracıkta… Bölsen… Kişi başına 1 buçuk dönümden biraz fazla bir alan düşüyor… Burada yaşıyoruz, gıdalarımızı buradan temin ediyoruz, burada üretip, burada çalışıp, burada yiyip içip, burada dinleniyoruz… Burada sevişip, burada savaşıyor, burada doğup büyüyüp ölüyoruz ! Burada mülk edinmeye çalışıp… Buraya gömülüyoruz !

Aslında hiçbir şey küresel falan değil… Şu büyük elmanın üzerindeki iki baş parmak izinde… Yüzde yirmimiz yüzde seksenimizi sömürerek yaşıyor… Yüzde seksenimiz diğer yüzde yirminin ekmeğine yağ sürmek için din, millet, vatan adına kavgaya tutuşuyor… Bu yüzde seksen Tanrı’nın aslında Müslüman mı, Hıristiyan mı, Musevi mi olduğuna bir türlü karar veremiyor… Türk, kürt, arap, çeçen, kırımlı, azeri, ermeni… Yalın kılıç birbirini doğruyor !

Gelişmiş %20 doğum hızını kontrol ediyor… Nüfus artışını, toplumu bilinçlendirerek yada kısır homoseksüel ilişkileri meşrulaştırarak baskılıyor… Gel gelelim… %80 az yiyor, kıtlık çekiyor, kötü besleniyor, sağlıksız koşullarda yaşıyor ama… Şu üç günlük hayatta bildiği en eğlenceli işi yaparak tavşan gibi ürüyor !

Sen ben o şimdilik 7 buçuk milyar kişiyiz… Ama bu eğlenceye bildiğimiz gibi devam edersek… Ve her şey yolunda giderse 2050 yılında 12 milyar olacağız ! Şimdiki kentlerde yaşayan 4 milyarlık nüfusumuz… O zamanın kentlerinde 8 milyarı yani iki katını bulacak ! Bir o kadar enerji, su, iş, aş ihtiyacı doğacak !

Yüzde 20 bunu görüyor… İki baş parmak izi üzerinde kendi yaşam alanını koruyabilmek için yarın vizelerin… Birlemiş milletler mülteci bilmem nesinin kendisine yetmeyeceğini ve… % 80’i daha fazla öldürmesi gerektiğini biliyor ! % 80’in doğum hızını yavaşlatamayacağına göre ölüm hızını arttırması gerekiyor ! Salgın hastalıklar bunun için çare değil, çünkü dar alana çok fazla sıkıştık ve tehlike kendisine de sıçrayabilir ! Ama bulaşıcı olmayan ölümcül hastalıklar, yanıltıcı tıbbi tedaviler, genetik olarak kodlanmış suni besinler, kötü su, kötü beslenme ve büyük savaşlar çaredir ! Ama bunları yaparken aslında bunları yapmıyormuş gibi yapmak gerekir… Hatta bunlara karşı duruyormuş ve bunlarla mücadele ediyormuş gibi davranmak !

Biz de %80’in içinde olduğumuz için… Gidişimiz bu ! Oyunu şimdiden bozmak gerek ! Peki nasıl ?

%20’nin en büyük kabusunu şimdiden başlatarak… Yani daha fazla ölmeden, küresel göçü şimdiden meşrulaştırıp destekleyerek… Sömürülen her dört kişiye onu sömüren kişiden hakkını alması için şans vermek gerekiyor… Örneğin… Elimizde 3 milyondan fazla Suriyeli var… Bunlar, biz sömürdüğümüz için değil o %20 tarafından sömürüldükleri için bu haldeler ve yurtlarından oldular ! Açın kapıları, gidip haklarını alsınlar… Karışsınlar %20’ye… Neye mani oluyoruz ? Birbirimizi daha fazla sefalet bataklığına çekip, hep birlikte %20’nin refahı adına ölmek için mi ?

Eğer %80’i %20’leştiremiyorsak ve %20’yi %80’leştiremiyorsak bu oyun devam edecektir… Bu oyunun bir parçası olmak istemiyorsak ve… Oyunu bozacaksak…

Şu iki başparmak izinde lafımızın dinlenmesi gerekiyor… Lafımızın dinlenmesi için de elimizdeki kozlarla masaya oturmamız !

Yani tıpkı Lozan’daki gibi… Oyun kurucu olmamız gerekiyor !

Dayanamadım yine…

ERDEN ÜÇÜNCÜOĞLU

 
Paylaşmak Zenginliktir

Yorum yapın