TÜRKİYE’DE YENİ DÖNEM 1 – ERDOĞAN PENCERESİNDEN

 

Baştan söyleyeyim ! Bu yazı yazıldığında İstanbul Büyükşehir oyları için halen itiraz süresi devam etmekte ve Binali Yıldırım’ın bir şekilde (!) koltuğu alma ihtimali halen sürmektedir. Artık o iş bitti, buradan dönmez diyenlere bir iki anahtar kelime vereyim “2014 Ankara seçimleri” ve “İçişleri Bakanı Efkan Ala” ! Bunları internetten girip hafıza tazelesinler ve… O dönemden bu yana koşulların kimin lehinde daha fazla geliştiğini de dikkate alsınlar. Bu ülkede her şey her an değişebilir !

Bu ihtimali sürdüren gerekçe İstanbul oy sayımlarındaki iddia edilen yanlışlık değil tamamen ekonomiktir… Yani paradır ! Seçim öncesi piyasalarda dolaşan ve çok büyük bir beklenti oluşturan “Katar’dan çok yüklü bir para gelecek” söylemi eğer gerçeği yansıtıyorsa ve bu para tam da şu birkaç gün içersinde gelirse… İstanbul oyları şu ya da bu şekilde her türlü demokratik ve hukuki risk göze alınarak Yıldırım lehine döner. Eğer bu söylenti doğru değilse ya da Katar sözünü tutmazsa dış yatırımcı ve yabancı paraya inanılmaz muhtaç durumdaki iktidar demokrasiyi incitmekten, olası yabancı sermayedar ve yatırımcıları ürkütmekten mutlak çekinecek, itirazlardan netice çıkmayarak mazbata İmamoğlu’na verilecektir.

Bu konuyu geçelim ve seçim sonucunun değişmeyeceği düşüncesiyle resme Erdoğan tarafından bakalım. Acaba bu gerçekten herkesin sandığı gibi Erdoğan için bir siyasi yıkımın başlangıcı mı ? Biliyoruz… Şimdiye kadar Ankara ve İstanbul’u kaybeden hiçbir iktidar bir sonraki seçimden sağ çıkamadı. Peki, ya söz konusu kişi büyük riskleri ve badireleri büyük fırsatlara çevirmek konusunda çok mahir olan Erdoğan olunca sonuç yine aynı mı olacak ?

Bundan sonrasını şu peşin yargıyı elde tutarak yazacağım… Günümüz Türkiye’sinde yaşayan her bir ferdin, her kurum ve her kuruluşun özgürlük alanı bizzat Erdoğan tarafından belirlenmektedir. Yani Erdoğan bize ne kadar alan tanıyorsa o kadar özgürüz ! Hemen itiraz etmeyin… Benimki bir kabulleniş değil bir durum tespitidir ! Ağzından çıkan her şey “hüküm” ifade eden tek bir kişinin kendi kurduğu ekiple istediği şekilde yönettiği bir ülkede yaşıyoruz. Ve kabul etsek de etmesek de sonuç budur. Bunun için bana değil Bahçeli’ye ve Kılıçdaroğlu’na kızın. Bir ülkede parayı siz basıyorsanız, kanunu kimin koyduğunun… Kanunu siz koyuyorsanız, kimin yönettiğinin hükmü yoktur. Bunların hepsi bir yerde toplanınca da geri kalanın çok fazla bir hüküm ifade etmediği açıktır.

Bu yönden baktığınızda ülkenin tüm belediyelerini kazanmış olsanız dahi tanımlı durumu değiştiremezsiniz. Bir yönetim birimi olarak beldeyiler kendilerini kuran kanuna tabidir ve o kanunla sınırlıdır. Yani belediye kazanmış olmanın ülke genel yönetim şeklinin değişmesine direkt etkisi yoktur ! Dolaylı siyasi etkisi de bir sonraki seçimde ortaya çıkar. Yani… Erdoğan’ın söylemiyle 4 buçuk yıl sonra !

Peki bu 4 buçuk yılda neler olacak ? Erdoğan bu süreci kendi lehine çevirebilecek mi ? Çevirmek için neler yapacak, hangi hamleleri planlayacak ? Bunları öngöremezseniz bir günde geldiğini sandığınız “bahar” bir anda kuru ayaza döner ! Ve bir başka yalancı bahar özlemiyle 25 yıl daha geçer.

Şöyle bir geriye uzanıp baktığımızda… Siyasi başarısızlıkların Erdoğan için hep bir iç değişimin ve yeni bir dönemin başlangıcı olduğunu görürüz. Lider fetişizmine tutulmuş geniş siyasi tabanı Erdoğan’ı hep olup bitenden uzak, masum, mazur ve mağdur gördü ! Bu akıl almaz işleyiş… Erdoğan’ın bu kitleleri kendi siyasi yapısı içerisinde o yapıya muhalif bir lider ağzına ikna etme kabiliyetinden kaynaklandı. Bu seçimde kaybettiği kaleleri bir yana bırakıp, aldığı muazzam oya dikkat ettiğinizde yine aynı sonucun oluştuğunu görürsünüz.

Bu yeni dönemde oluşan ekonomik koşullar ve peşi sıra gelen siyasi başarısızlık Erdoğan’a öncelikle bir iç değişim yapma fırsatı sunacaktır. Kendi içerisinden kendisine muhalif bir siyasi rakip çıkarma riskiyle şimdiye kadar kapı dışarı edemediği geniş bir gruptan kolaylıkla kurtulma koşulları artık oluşmuştur. Alınlarına vurduğu silinmez damgayla artık hiçbir varlık gösterme ihtimali olmayan AKP eskilerinin atıldığı çöplüğe… Artık yeni ve geniş bir grup daha katılacaktır. Bu seçimin mağlubiyet damgasını vuracağı bu grubun her bir ferdi bu güne kadar kişisel olarak bir şey ifade ettiklerini sandıkları Erdoğan tabanında aslında hiçbir karşılıkları olmadığını anlayacaktır. Bu çöplüğün mensuplarının ne bir araya gelip parti kurabilmeleri ne de diğer partiler içerisinde aktif görev alabilmeleri mümkün değildir.

Girdiğimiz bu 4 buçuk yılın ilk evresinde muhalefete geçmiş olan belediyelere beklendiği şekilde direkt bir etki olacağını sanmıyorum. Çünkü Erdoğan bilir ki toplumun ortalama hafızası çok düşüktür. Şimdiden yapılacak sansasyonel girişimler bundan 4 buçuk yıl sonraya çok fazla meyve vermeyecektir. Zaten yeni kazanılmış büyük belediyelerin önemli bir kısmında başkanlık muhalefete geçmesine rağmen belediye meclislerinde çoğunluk halen AKP’dedir. Bu yapıya sahip büyük şehir belediyeleri zaten bu dönemde ciddi yönetsel zaaflarla karşılaşacak ve seçimin yaklaşma dönemine hazır malzeme üreteceklerdir. Seçim yaklaştıkça, yani bu 4 buçuk yılın sonlarına doğru, bu malzemeler bir takım yolsuzluk iddiaları ile soslanıp servis edildiğinde seçmen tarafından tadına doyulmayacaktır. Geçmişteki İSKİ skandalının bedelini 25 yılla ödeyen muhalefet için durum daha da vahamete bürünebilecektir.

Evet, özellikle İstanbul ve Ankara gibi çok büyük bütçelere sahip belediyelerin kaybı… Siyasi tabanını büyük ölçüde bunlarla tatmin eden Erdoğan için ciddi bir kayıptır. Ne var ki artık bu bütçelerden mahrum kalması devleti tek başına yönetiyor olmasının yanında çok da büyük önem taşımaz. Diğer yandan bu bütçeleri artık kendi seçmen yapısına vakfedebileceğini sanan CHP için durum aslında hiç de öyle değildir. Yukarıda yazdım… Kanun, kararname ve denetim yetkisi tek başına Erdoğan’dadır. Özgürlük alanı Erdoğan tarafından belirlenecektir. Bu alanın dışına taşan ancak malzeme ya da sos üretimine katkı koyar !

Şu anda moralsiz yandaşları bile bunları söyleyemiyorken Erdoğan’ı çok mu abarttık ? Hayır… Tüm bunlar bir durum tespitidir. Erdoğan’ın tarafından baktığınızda elde tutulanlara katkı olarak yeni elde edilen avantajlar ve fırsatlar söz konusudur. Özellikle ekonomik koşullardaki daralmalar sonucu… Bir dönem devre dışı kalıp daha sonra davul zurnayla tekrar çağırılan ve daha güçlü bir şekilde yetki alan geçmiş liderlerin aksine… Erdoğan’ın özel koşulları kendisine böyle bir siyasi ara verme şansı tanımıyor. Yani iktidarı bir gün bile terk edip genel yönetimi bir başkasına bırakma, daha sonra muhalefet edip tekrar göreve gelme şansı yok. Geçirdiğimiz seçimler kendisine yerel yönetim seviyesinde bu fırsatı verecek ve kendisi bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirip tekrar davul zurnayla yetki almanın ve muhalefeti uzun bir dönem daha gömmenin yollarını arayacaktır.

Yazının başlığına bir seri numarası koyma sebebim, ülkemizde açılan bu yeni döneme tüm tarafların penceresinden bakmaya çalışmaktır. Bir sonraki yazı baharı müjdeleyen CHP’nin durum değerlendirmesi olacaktır.

Kimileri “moralimizi bozdun” kimileri “moral verdin” diyebilir… Amacım her birimizin olaylara doğru ve rasyonel pencereden bakmasını sağlayabilmektir. Çünkü bu hayat siyasilerin değil bizim hayatımız ve hepimiz aynı gemideyiz. Bir arada duruşumuza değer katmak için gerçekleri eğip bükmeden görerek birbirimize sahip çıkmalıyız.

ERDEN ÜÇÜNCÜOĞLU

 
Paylaşmak Zenginliktir

Yorum yapın