BECEREMEDİK !

Ülkenin yüzde doksan dokuzu Müslüman dedik… Müslüman olmayı beceremedik. Okumadık, öğrenmedik, araştırmadık, sorgulamadık, düşünmedik… Arap gibi giyinmeyi arap gibi yaşamayı arap gibi konuşmayı Müslümanlık sandık. Müslümanlık kisvesi altında işlenen ve dinin temiz adını kirleten suçlara, hizlebazlıklara, tezgahlara, kayırmacılıklara, pisliklere bakın… Olmadı, beceremedik !

Bu ülkenin kahir ekseriyeti Türk’tür dedik… Türk olmayı beceremedik. Türklüğü yerin dibine sokan eli büken, onu atıldığı çöplükten alıp yücelten ve tarihini yeniden ortaya çıkartıp parlatan… Bu ülkenin kurucu iradesinin ortaya koyduğu milliyetçilik felsefesini okumadık, araştırmadık, öğrenmedik. Birileri bir gün gelip işi sulandırdı; önce Türk İslam sentezi diye uyduruk bir felsefe ortaya attı. Sonra kendi elleriyle kurdurdukları örgütlerle canım Türk Milliyetçiliğini “ötekine” karşı kışkırtma, kalkıştırma aracı yaptı. Derken tertemiz Türk Milliyetçiliği bir dönem yeraltı örgütlerin, mafyanın, çapulcuların üniforması ve tetikçisi oldu. Şimdilerde Osmanlıyı tek ve gerçek Türk, kendimizi Osmanlı, Osmanlıcılığı Türk Milliyetçiliği sanıyoruz. Olmadı… Beceremedik !

Bu ülke Kürt’ün de yurdudur, kökeni ne olursa olsun bu vatan hepimizindir dedik… Kürt olmayı beceremedik. Oysa ne kadar da mucizevi bir kurtuluş mücadelesi vermiştik hep birlikte. Hep içimizden eşelendik, kendi kirli emelleri için bizi ayrıştıranların oyunlarına geldik. Toprağı suyu elimizden çekip sahiplenen bizi köleleştiren ağalara değil, yeri geldi onu bize üleştirmeye çalışan devlete isyan ettik. Şu yurdu şu vatana katmanın, katılımın, birlikte olmanın, paylaşmanın değil… Adına sözüm ona özgürlük denilen ayrışmanın sembolü olduk. Beceremedik !      

Ülkenin yüzde altmışı sağcı dedik… Sağcı olmayı beceremedik. Yoksulluğun ilahi bir nizam olmadığını söyleyenlerin… Bu düzenin değişmesi gerektiğini, ezilmişliğe karşı koyacaklarını, hakkımızı vereceklerini, eşitlik ve özgürlük sağlayacaklarını haykıranların peşine düştük. Halbuki bunların hepsi sol felsefenin önermeleriymiş ve geniş halk kitlelerinden sadece sol söylemle oy alınırmış… Ve meğer biz solcuymuşuz, bilemedik. Onlar bu laflarının üzerine zaten hiç bilmediğimiz Müslümanlığı ve bir türlü anlamadığımız Milliyetçiliği örtünce… Biz onları kimsesizlerin kimi, kendimizi de sağcı sandık. Beceremedik !

Yüzde altmışı sağcıysa, ülkenin kalanı da solcudur dedik… Solcu olmayı beceremedik. Atatürkçülüğü solculuk sandık. Haydi kabul ettik diyelim… Atatürk’ün “devrimciliğini” unutup, sulandırılıp bağlamından kopartılmış laikliği öne aldık, oyuna geldik. Solculuk eşitliktir, özgürlükçülüktür… Oysa biz ne olduğunu tam olarak bilmediğimiz, öğrenmediğimiz, okuyup araştırmadığımız laiklik sevdasına milletin başındaki örtüye yapıştık. Bunu kullanmak isteyenlere alan açtık. Gelişim ancak değişimle mümkündür, solcu her şeyden önce devrimcidir, devrimci değişim talep eder… Ama biz işimize gelen müesses nizamın muhafazası için çabaladık, yeri geldi askerden darbe yapmasını bile bekledik ! Velhasıl aslında biz en katı muhafazakar en marjinal sağcı olduk. Becermedik !   

Uzun uzun anlatmaya gerek var mı ? Kadın olmayı beceremedik ! Erkek olmayı beceremedik ! Eğitimi beceremedik ! Sağlığı beceremedik ! Adaleti hiç beceremedik…

En son şerefli olmayı beceremedik… Fikirlerine katılırsınız katılmazsınız, seversiniz sevmezsiniz, işinize gelir gelmez ! Ama bu ülkede “dürüstlerin de cesaretli olması gerektiğini” söyleyip mangalda kül bırakmayan ama “haydi” denildiği zaman çoğunun potkasının sıkmadığı işleri… Bir başına 50 yıldır dimdik, onur, vakar ve ŞEREF’le yapan Uğur Dündar’a şeref öğretmeye kalkmak ŞEREF kelimesinin de artık içini boşaltmak demektir !  

Bize acilen bir ayna lazım… Her şeyi olduğu gibi hakikatiyle gösteren bir ayna !

Ve o aynaya bakacak yüz ve cesaret.

ERDEN ÜÇÜNCÜOĞLU   

 
Paylaşmak Zenginliktir

Yorum yapın