AFRİN BİZE GİRER Mİ ?

Afrin – Moskova arası 2.145 (iki bin yüz kırk beş) Km… Afrin – Washington arası 9.240 (dokuz bin iki yüz kırk) Km…

Afrin – Türkiye arası 24 (yirmi dört) Km !

Her büyük devletin kendi çıkarlarını ilgilendiren büyük ve ciddi hamlelerinin arkasında mutlaka titizlikle ayrı ayrı yapılan iç ve dış politika hesapları vardır ! Bu cümlenin altı çizilecek olan ilk kısmı “büyük devlet” ikinci kısmı ise “kendi çıkarları” ibareleridir.

Adamın birinin Rusya’dan diğerinin Amerika’dan, sanki sabah işe gider gibi binlerce kilometre öteye gidip, elin memleketine çökmesindeki profesyonelliğe bir bakın. Bir de bizim şu yürüme mesafesindeki 24 kilometre öteye gitmek için kopardığımız yaygaraya bakın… Tepenize çökeriz, üzerinize ineriz, oraya gelirsek çok fena yaparız, ayağınızı denk alın, tepemizi attırmayın, bir koyarız görürsünüz, bir gece ansızın gelebiliriz, apansız uyanırsan gecenin bir yerinde !

Hani, bunları duyan teröristin bırakın her türlü hazırlığı yapıp size karşı tüm tedbirleri almasını… Beklemekten canı sıkılır, geleceğimizden ümidini keser ve söylenmeye başlar… Bekledim de gelmedin, gözüm yolda gönlüm darda, sen gelmez oldun !

Bilgisayar oyunlarına bayılırım, özellikle de strateji oyunlarına. Uzun yıllar önce oynadığım bir savaş stratejisi oyunu vardı, savaşların meydanlarda yapıldığı eski çağlarda geçen bir oyun. Ordunuzun başında savaşa göndermek için seçeceğiniz farklı özellikte komutanlar vardı. Liderlik özelliklerinin arasında bir tanesi çok dikkat çekiciydi “charism” yani karizma ! Yüksek karizmalı komutan seçtiğinizde ne oluyordu biliyor musunuz ? Savaş meydanında sesi çok daha uzun mesafeden duyuluyordu… Yani daha karizmatik komutan demek daha iyi bağıran, sesini en uzaktaki askerlere bile duyuran ve dolayısıyla ordusunun kontrolünü kolay kaybetmeyen komutan demekti ! Ama sadece karizmaya yüklenmek yani en fazla bağıranı seçmek… Size savaşı kazandırmıyordu ! Çünkü genellikle karizması yüksek olanların, daha önemli diğer özellikleri düşük oluyordu, “skill” yani kabiliyet ve “intelligence” yani zeka gibi ! Oyunun mesajını aldınız sanırım.

Büyük devlet olmanın en önemli iki unsuru ekonomik ve askeri güç. Her ikisinde de ulusal ölçekteki gücünüzün dünyanın geri kalanı üzerindeki etkisi sizin global gücünüzü belirliyor. Yani dünyanın geri kalanı size ne kadar ihtiyaç duyuyorsa, o kadar etkili ve güçlüsünüz. Sizin çok bağırmanız değil, sesinizin diğerleri tarafından ne kadar duyulduğu ve ne denli dikkate alındığı önemli. Bu da size ne kadar ihtiyaç olduğuyla doğru orantılı. Diğerlerini kendinize muhtaç edemiyorsanız güçlü değilsiniz, istediğiniz kadar bağırın !

Detayları daha önce çok kez yazıp çizdik. Biliyor ve görüyoruz ki çağımızın en büyük ekonomik savaşı, en çok muhtaç olduğumuz enerji kaynakları olan petrol ile doğalgaz arasındadır. Yani petrol = ABD ile doğalgaz = Rusya !

Türkiye’nin ne yaptığına daha doğrusu ne yapamadığına geleceğim. Ama önce size asıl sebebi göstermeliyim. Yani, bu süper güçlerin orada olmalarının bizlere görünür bahanesini değil asıl nedenini. Şu aşağıdaki haritaya bakın lütfen… Arap yarımadası ve Ortadoğu’daki boru hatlarını göreceksiniz… Yeşil olanlar “petrol” kırmızı olanlar ise “doğalgaz” boru hatları ! Kabaca şöyle okuyabilirsiniz, ABD yeşillerden Rusya ise kırmızılardan beslenir. Bir kez daha görüyoruz ki bu coğrafyadaki kavga aslında petrol = yeşil = ABD ile doğalgaz = kırmızı = Rusya kavgasıdır. Bu coğrafyanın barış ve huzur bulması nasıl mümkün olabilir ?

https://theodora.com/pipelines/middle_east_pipelines_map.jpg

Haritada meşhur “terör koridoruna” dikkat ettiniz sanırım… Hani şu Irak ve Suriye’nin kuzeyi ile bizim güneyimizde kalan, doğuda İran’dan başlayıp boylu boyunca batıda bizim Hatay ve Akdeniz ile biten koridor ! İşte kavganın büyüğü orada. Sebep ? Yeşiller ile kırmızılar arasındaki kavga ! Acaba… O bölgedeki etnik unsurlardan oluşan küçük özerk yapılar kimin değirmenine su taşıyacak ?

Bir harita daha… Tanıştırayım, adı “kaya gazı” yani petrol ve doğalgazın oluştuğu kayacın gözeneklerinde kalan doğalgaz ! Çıkartma tekniği biraz farklı ama eğer kaya gazınız varsa doğalgazınız yani enerji kaynağınız var demektir.

https://www.eia.gov/todayinenergy/detail.php?id=11611#

Haritada dünyadaki keşfedilmiş havzaları görüyorsunuz, kırmızı renkliler kaynak tahminleri çoktan yapılmış olanlar.

Türkiye’yi bulabildiniz mi ? İşte şurada… Peki ya terör koridoru denen bölgeyi ? Hay Allah ne tesadüf değil mi ? Boydan boya kıpkırmızı !

Büyük devletler yani süper güçler çıkarlarını korumak ya da daha fazla çıkar sağlamak amacıyla bir yerlere çökecekse… Bunun için mutlaka kendilerine ihtiyaç duyulacak bir senaryo yaratırlar. Oynadıkları oyunu, hem kendi ulusal kamuoyları hem de dünya kamuoyu vicdanında meşru göstermek zorundadırlar. Yani cüzdanı vicdanla örterek işlerini görürler…

Rusya ve ABD’nin orada olmalarını hepimizin gözünde meşrulaştıran görünür sebep, dünyayı IŞİD belasından temizlemektir. Öyle ya ! Şu yukarıdaki haritalar bilgiler falan olmasa… Her gün terörü lanetleyip havayı döven politikacıları alkışlayan, ortalama bir dünya vatandaşı olarak… Bizi IŞİD’den korumak için canları pahasına oralara gidip savaşan kahraman ülkelerle gurur duyacağız !

IŞİD yani Irak ve Şam İslam Devleti… İsme bakın lütfen adresi bile veriyor… Yani, dikkat Irak ve Suriye’deyim buraya çökeceksiniz yanlışlıkla başka yere gitmeyin ! Neden mi ? Çünkü ben çok kötü bir teröristim, bakın dünyanın her yerinde sizi öldürüyorum ! Nasıl mı yapıyorum ? Bilmiyorum ! Beni kim mi kurdu ? Siz söyleyin bakalım !

Dönelim başa… Afrin bizim sınıra 24 kilometre, yürüyüş kararı 4 bilemedin 5 saat. İç politika malzemesi olarak günlerdir üç öğün önümüze geliyor ! Onun kuzeyinde şu var, bunun batısına şu düşüyor, Fırat’ın doğusu, Suriye’nin kuzeyi, Menbiç, Azez, El – bab, Kobani, PKK, PYD, YPG, ÖSO, Kürt, Arap, Sünni, Şii… İçimiz kalktı ! Herkes terör uzmanı, herkes Ortadoğu ustası, herkes stratejist ! Herkes gerçek sebebi bilmiyormuş gibi yaparak sadece kendini pazarlıyor. İçimiz kalktı !

Türkiye yırtınıyor… PYD ve YPG, PKK’nın uzantısı birer terör örgütüdür ! Uluslararası arenada kimse işitmiyor, neden ? Çünkü Türkiye’ye orada kimsenin ihtiyacı yok, kimse Türkiye’ye muhtaç değil. Türkiye bağırıyor… Terör tehdidi altındayım, sınır güvenliğim kayboluyor ! Kimse tınmıyor, neden ? Çünkü zaten arzu edilen bu, kimse Türkiye’yi oraya sokmak istemiyor !

Demek ki… Türkiye’nin terör tehdidi altında olması ve sınır güvenliğinin tehlikeye girmesi uluslararası değerlerle kabul edilebilir bir argüman değil ! Türkiye kendisine orada ihtiyaç duyulacak senaryoyu oluşturma şansını çoktan kaybetti… Kiziroğlu Ahmet zamanında ! Geçmiş olsun. Zaten hükümet de bunu biliyor ve uluslararası kabul edilebilir bir gerekçe oluşturamadığı için sınırı bir türlü geçemiyor. Olayı sürekli iç politika malzemesi olarak kullanıyor.

Tamam hepimiz anladık… ABD’nin Nisan’da açıklayacağı Zarrab / Atilla davasının sonuçlarına hiç birimiz inanmayacağız ! Çünkü, ABD çok kötü bir ülke, ABD sınırımızdaki teröristleri besliyor silahlandırıyor, ABD FETO’yü himaye ediyor ve ABD sadece ama sadece Reis’ten çekiniyor ! İç politikadaki durumumuz bu.

Peki… Diyelim her şeye rağmen Afrin’e girdik ! Eğer daha önceki girişlerimiz gibi üç beş saat girip çıkacaksak sorun yok, içeride birbirimizi alkışlarız olur biter. Ama bir süreliğine kalıcı gireceksek, bazı ihtimalleri göze almak gerek… Örneğin… Suriye bize savaş tehdidi altında olduğunu bildirir ve karşı koyarsa ne yapacağız ? Örneğin… Orada olmamızı hiç istemeyen ülkelerden biri bir patlama ya da kimyasal saldırı planlasa ve sivil halkın ölümüne sebep verip üzerimize atsa, ne yapacağız ? Örnekleri çoğaltabiliriz ama soru değişmeyecek… Ne yapacağız ? Bu “ne yapacağız” sorularının uluslararası kabul edilebilir geçerli cevapları var mı ? Yok !

Biz Afrin’e girer miyiz ? Belki…

Benim esas endişem Afrin’in bize girmesidir !

ERDEN ÜÇÜNCÜOĞLU   

 

 
Paylaşmak Zenginliktir

Yorum yapın