İŞSİZSİNİZ ! ÇARE SİZSİNİZ !

 

Dinle üniversiteli genç kardeşim sana seni anlatacağım… Lafım sana !

Hatırla ! Üniversiteye girdiğin yıl her şey ne kadar da güzeldi… O zorluklarla dolu hazırlık aşamasından ve tercih karmaşasından sonra ipi göğüsleyip baskıyı atmak… Ne kadar da hafifletici ve gurur vericiydi ! Nereyi kazandığının çok ta önemi yoktu artık. İşte bitmişti ve sen tüm baskılardan kurtulup… Ne kadar da hafiflemiştin !

Oysa her şey… Üniversitenin “lise 5” dediğin o ilk yılından sonra değişmeye başladı değil mi ? Kafanda deli sorular “ulan okuyoruz ama acaba haybeye mi ?” düşünceleri… Üniversitenin esasında bir “son” değil “başlangıç” olduğunun farkına varmaların… Gelecek kaygılarının oluşmaya başlaması… Hele bir de okuduğun bölümün “işsiz mezun” yığınlarına bakıp iyiden iyiye efkarlanmaların ! You tube kanallarında efkar dağıtmaların… Şimdiki aklım olsaydı hayıflanmaların !

Öyle ya senin yakın gelecekteki görüntün… Babasından kalan bir ticarethane güvencesi olmayan “devlet polis alacakmış, uzman erbaş alacakmış, kadro açacakmış” diye her gün kankalar arası muhabbet eden… Ailesinin tanıdıklarını kapı kapı gezen, bir yerlerde bir “dayı” bir dayanak arayan… Senden önceki o mezunlar değil mi ?

Bak bir tanem… Kendinin farkına var ! Sen artık “Milli Eğitim”den “Yüksek Öğrenim”e geçtin ! Yani kendi hayatının “eğitim“ sürecinden “öğrenim” sürecine geçiş yaptın. Bundan önceki öğretiler senin “eğitilmen” içindi bundan sonraki öğretiler senin “öğrenmen” içindir !

Eğer şanslıysan… Hayatının uzunca bir evresinden sonra, kendinin aslında şu gördüğün genç ve güzel bedenden ibaret yekpare bir varlık olmadığını fark edeceksin. Anlayacaksın ki bu bedenin içerisinde gereği gibi kullanmadığın bir “aklın” ve hep ona uyduğun bir “nefsin” var. Eğitimin aslında nefsine, öğrenmenin ise aklına yönelik olduğunu… Haybeden bilgilerle doldurulmuş olmasına rağmen, gereği gibi öğrenmemiş ve gereğince hiç kullanılmamış bir aklın hep ve her seferinde nefsinin kuklası olduğunu anlayacaksın ! Oysa aklının nefsini kontrol etmesidir aslolan ! Şanslısın ki işin sırrını şimdi duydun.

Kuzum benim… Sen artık “öğrenen” ve yükselen akılsın ! Öğrenmek, aslında “nasıl öğrenileceğini” de bilmektir. Nasıl öğreneceğini bilmek soru

Devamını oku…İŞSİZSİNİZ ! ÇARE SİZSİNİZ !

 
Paylaşmak Zenginliktir

SON HARİTA BÜKÜCÜ !

Şu geniş coğrafyanın son akıl sahibi hiç şüphesiz Atatürk’tü !

Kısa sayılacak yaşam deneyimine, dolu dolu yaşayarak ve savaşarak üç kıta sığdırdı; Doğu Avrupa, Kuzey Afrika ve Asya (Arap yarım adası ve Ortadoğu). Hani hep okuduğu ve satır aralarına el yazısıyla not aldığı binlerce kitaptan hayranlıkla bahsederiz ya… Ama o esas okumasını bu üç kıtayı bizzat yerinde ve çıplak gözle okuyarak yaptı. Yaşadığı, görev yaptığı, savaştığı o coğrafyaları ve ora halklarını derinlemesine analiz etti… Hem tarihlerini inceledi hem de birbirleriyle olan güncel ilişkilerini, bağlarını, kavgalarını gözlemledi.

Elbet o zamanlar farkında değildi ama… Genç yaşta kazandığı bu olağan üstü deneyimlerin oluşturduğu zihin haritasında… Aslında ileride kuracağı cumhuriyetin nüveleri, sınırları ve politikaları belirginleşiyordu.

Emperyalizme uşaklık edenlerin şahsi çıkarları için koca bir imparatorluğu nasıl sattıklarını. Etnik kimlik bölünmelerinin ve mezhepsel ayrışmaların ne denli tehlikeli olduğunu ve… Bundan çıkar sağlayan çakma milliyetçilerin ve sahtekar din sömürücüsü şerefsizlerin ekmeğine nasıl yağ sürdüğünü… Devrin en büyük sömürgecisi İngiltere’nin oyuncağı haline gelmiş olan uydurma tarikat ve cemaatlerin halkı birbirine nasıl düşman ettiğini, dini nasıl tahrif ettiğini. Kısacası bir devletin dıştan değil ancak ve ancak böylelikle içten içe yıkılabileceğini… Acı çekerek OKUDU !

İşte ! Kurduğu devletin üniter yapıya sahip bir cumhuriyet olması… Belirli bir millet bilinci ve ülküsüne sahip olması ve… Laik bir hukuk devleti olması ne bir tesadüftür ne de okuduğu kitapların satır aralarından

Devamını oku…SON HARİTA BÜKÜCÜ !

 
Paylaşmak Zenginliktir

Dünya Emekçi Kadınlar Gününüz Kutlu Olsun !

Emek kutsaldır ! Ancak vatan için canını ortaya koymak emeklerin en kutsalı olsa gerek… Şerife Bacı bir Kurtuluş Savaşı kahramanı ve hikayesi beni hep çok etkilemiştir. Kocası savaş gazisi Topal Yusuf’un yerine cephane dolu kağnısını İnebolu’dan Kastamonu’ya götürürken yolda donup can veren… Islanmasın diye tek yorganını cephanenin üzerine serip, kendisini de bebeği Elif’e yorgan yapan bir kadın kahramanımız…

Aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyor ve yazdığım aşağıdaki şiiri Kadınlar Günü armağanı olarak sizlere emanet ediyorum…

Sevgilerimle,

Elif…
Kaç yıl önce donup
ölmesi gereken yerde duruyordu…
Ve yeni kesen yağmurda yunup
çiğ vurmuş
beyaz bir çiçek gibi açan
o mezar taşını arıyordu…

Yıl 21
Kağnı yükü
mermi, bir yorgan ve bebekti…
Kastamonu’nun kışı acımasız
kar zalim
kar yokuş yollara yorgan
ve kış amansız sertti…
Kuvvet yaradandan !
Karatosun tökezleyecek
Şerife çekecek
Ama muhakkak
İstiklali kazanacak cephane
İnebolu’dan Kastamonu’ya gidecekti…
Ölmeye ne hacet
canım Karatosun…
gel gözünü öpeyim
bak yolumuz daha çok uzun…

Devamını oku…Dünya Emekçi Kadınlar Gününüz Kutlu Olsun !

 
Paylaşmak Zenginliktir