Sizin de hayatınızda hiç denemediğiniz ama varlığını çok iyi bildiğiniz tatlar yok mu ? Mutlaka vardır…
Örneğin önümüzdeki hafta şenlikleri yapılacak olan Mesir Macunu ! Bir çoğumuz belki hiç tatmamış olsak da adını neredeyse hepimiz biliriz… Eh dile kolay, aradan 475 yıl geçmiş olmasına rağmen hala varlığını sürdürdüğüne göre en azından namını duymuşuzdur şüphesiz…
Peki, mucidini kaçımız tanırız ?
Asıl adı Musa, lakabı Muslihuddin, tarihe geçen adıyla Merkez Efendi’nin beni etkileyen esas hikayesi, meşhur icadı mesir macunundan çok farklı… Ama bir o kadar da leziz ve etkileyici…
Tarihteki rivayetler muhtelif ama ben bildiğim şeklini anlatayım…
Hocası Sümbül Efendi bir gün dergahındaki sohbette ihvanlarına “alemi sen yaratsaydın nasıl yaratırdın ?” diye tek tek sorar… Birisi “efendim ben yaratsaydım şu meyhaneleri yaratmazdım” der, diğeri “ben kerhaneleri yaratmazdım” der, bir diğeri “tütünü, afyonu, şarabı yaratmazdım” der… Kısacası her biri kendince kötü, hayırsız, şer gördüğü şeyleri yaratmayacağını söyler…
Sıra gelir Musa Efendiye… Çok önemli ve çok anlamlı dersler alınacak cevabını verir…
“Aman efendim haşa ! Allah eksik, fazla veya yersiz bir şey mi yaratmıştır ? Alem öyle bir nizam içinde ki, buna bir şey ilave etmek veya bir şey eksiltmek düşünülemez bile ! Haddimiz değildir…”
Sümbül Sinan ihvanlarına döner ve “işte merkezi bulduk” der ve adını artık yüzyıllarca anılacağı şekilde “Merkez Efendi” olarak koyar…
Merkez Efendi’yi işin “merkezine” koyan bu cevabının dayanağı şüphesiz katıksız saf inancıydı… Çünkü, İslam inancına göre Allah’ın varlığıyla kuşatmadığı hiçbir yer yoktur ve Allah hiçbir şeyi sebepsiz yaratmamıştır… Ondan başka yaratıcı yoktur ve yaratmak sadece ona mahsustur… Diğer ihvanların kitabi olarak bildiği ama hakikatinde henüz hiç tatmadıkları için anlamadıkları şey şuydu, Allah’ın gayrısı olamaz…
Çoğu insan kendiyle uğraşmaktan korkar ve bu korkusunu bastırmak için sürekli dışarıda sebepler arar, bahaneler bulur… Kendi içindeki aykırı, bozuk ve hatta belki de sapık dürtüleri harekete geçirebilecek tüm dış etkenler onun bahanesidir… Kendi değer yargılarını ve bakış açısını değiştirmek, duygularına hakim olmaya çalışmak ve kendini düzeltmek yerine sürekli dışarıyı zorlar, yasaklar, bastırır, yok etmeye çalışır… Kadının kara çarşafla ambalajlanması, içkinin, tütünün, keyfin, eğlencenin ve sair kötülüklerin yasaklanması, herkesin onun inancına onun inandığı şekilde uymaya zorlanması hep ama hep kendince bahanelerinin bertarafı içindir… Ona göre tüm bunlar şeytanidir, Allah’ın haricindedir ve Allah’ın olmadığı yerlerdir… O yerler yasaklama ve zorlamayla yok edilmelidir ki kendi sapık dürtüleri tetiklenmesin… Tüm bunları yaparken de Allah adına hareket ettiğini söyler !
Kısacası o kendi aklınca dışarıda Allah’la aldatır, içeride ise aklınca Allah’ı aldatır !
41 çeşit şifalı ot ve baharatla yaptığı Mesir Macunu’nun tarifini hiç kimseden saklamamış Merkez Efendi… Bugün böyle bir mucizeyi biz icat etmiş olsak, şüphesiz formülünü namusumuzdan daha fazla korurduk… O ise isteyen herkese vermiş tarifi… Çünkü insanlara şifa oluyor, zihni kuvvetlendiriyor, dikkati arttırıyor, siniri yatıştırıyor, nefes darlığı, baş dönmesi, sırt ağrısı, bel ağrısı, siyatik ve romatizmaya iyi geliyor, kanı temizliyor, göğsü yumuşatıyor, idrar zorluğunu gideriyor ve iştah açıyor Mesir macunu ! Tamam, başlığı gördüğünüzde aklınıza ilk gelen özelliğini de yazayım, iktidarsızlığa da iyi geldiği söyleniyor…
Sizin anlayacağınız bir tek ruha iyi gelmiyor !
Ama onun da formülünü ayrıca vermiş zaten…
Belki duyup ta tadanlar olur diye !
ERDEN ÜÇÜNCÜOĞLU