EEEYYYY ABD !

 

Milli kabusumuz olan “bölünüp parçalanma” kaygımızı didiklemeye başladığımız ilk yazımızda, çıkış noktasındaki sorumuz şuydu; “Türkiye’nin bölünüp parçalanması aşağıdakilerin hangisinin işine gelir ?” Seçenekler…

a) Avrupa Birliği
b) İngiltere
c) ABD
d) Rusya
e) Hepsi

Eeeyyyy Avrupa” başlıklı ilk bölümde “e) Hepsi” kolaycılığına kaçıp kurtulmak isteyenlere hafifçe dokunduktan sonra “a) Avrupa Birliği” şıkkına bakmış ve Türkiye’nin bölünüp parçalanmasının AB’nin hiç de işine gelmeyeceği sonucuna varmıştık. Her ne kadar sırada “b” şıkkı yani İngiltere olsa da… Günlük gelişmeler bizi ABD’yi öne almaya itti. Ama sözümüz söz, İngiltere’ye de sıra gelecek. Bekle bizi Kraliçe !

ÖZGÜRLÜKLER ÜLKESİ !

Okuduğum bir kitap şöyle bir tanım yapıyor; büyük ikramiyeyi cebinize koyup kendinize bir ülke satın almak istediğinizde emlakçının size ilk göstereceği yer Amerika’dır ! Tam da… İleride kendisini masumlaştırılmış şekliyle “küresel sermaye” olarak adlandıracak olan kapitalist sistemin, kendisine kale yapmak için çok önceden beğenip yerleşeceği ideal konumda bir ülke !

Coğrafya önemlidir çünkü “coğrafya kaderdir”… Dünya haritasını Kuzey Amerika kıtası üzerinde biraz büyütüp ABD’ye biraz yaklaşalım; batıdan doğuya kadar kıtanın ortasına yayılmış durumda, iki tarafı ise okyanus ! Ve bu doğal bariyerler sebebiyle ABD hem doğudan hem de batıdan saldırılamaz, kuşatılamaz ve hatta kolay kolay ulaşılamaz durumda. O kadar ki, bunların II. Dünya Savaşında saldırıya uğradık diye yıllardır ağlayıp sızladıkları Pearl Harbour, aslında ABD ana karasına yarım okyanus mesafesinde bir ada üzerinde. ABD’nin kuzeyinde dünyanın en müreffeh devletlerinden biri olan Kanada var. Güney sınırındaki Meksika ile küçük sayılabilecek ada devletleri ise ciddi tehdit teşkil etmiyor. Kendi topraklarında yeterince akarsu, göl ve dağ… Her türlü tarım ve hayvancılık için elverişli toprak ve iklim koşulları ile… Enerji ve sanayileşme için fazlasıyla yeterli kaynak. Tüm bunlar herkesin gözünü fazlasıyla doyurabilir ama… Kapitalizmin asla !

Günümüz ABD’si; 5 yüzyıl önce kıtaya rüzgar ve kol gücüyle okyanus aşarak ulaşan yağmacı Avrupalıların oluşturduğu bir devlet. Keşiften sonra usta denizci İspanyolların buraya sık sık gidiş amaçları altın yağmalamak. İlkin oraya kadar zahmet etmeyip, seferden dönen İspanyol gemilerini soyarak servet yapmaya başlayan İngiltere, namı diğer Britanya, ardından Fransa, Portekiz, hatta Hollanda ve diğerleri zamanla kıtaya hep birlikte çöker ve… Kıtanın yerlisi kötü (!) Kızılderilileri önce göçe zorlayıp daha sonra da soyunu kırana kadar katlederek topraklarını ele geçirirler. Ve bugünkü ABD, kıtadaki on üç Britanya kolonisin 1783 yılında bağımsızlığını (!) ilan etmesiyle oluşmaya başlar. Yani… ABD’nin kuruluş nüveleri sırasıyla; yağma, gasp, işgal, zorunlu göç, soykırım ve sömürgecilikten ibarettir. Ama gelgelelim dünyanın bir numaralı “özgürlükler ülkesi” olarak bilinir.

DOKTRİNLER DÖNEMİ; YÜZ YILLIK HAZIRLIK VE SÜPER GÜÇ OLMA PLANI !

Şu doktrin dedikleri ne ola ki ? Kabaca… Oyunu önüne atılan topa göre oynamayıp, onu topun oraya düşmesi için önceden planlamak gibi bir şey diyebiliriz. Biraz karışık gibi ama anlatalım ki hiçbir şeyin tesadüfi olmadığı anlaşılsın.

Devamını oku…EEEYYYY ABD !

 
Paylaşmak Zenginliktir

VE TRUMP DA ERDOĞAN’I ALDATTI !

“Hiç bu kadar yakın olmamıştık”

Dostluk gösterileriyle süslenmiş bu cümleyi Turmp’ın ağzından ilk duyduğum anda içimden “eyvah” demiştim… Acaba neremize kadar yaklaştılar ?

Öyle ya… Olup bitene baktığımız zaman bu yakınlığın öyle manevi bir yakınlık olmadığı çok aşikardı. Hani, tam anlayamayanlar için bir tavsiye; Trump’ın cümlesini dişlerinizi sıkarak tekrar okuyun ! Nasıl ? Daha anlaşılır değil mi ?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, mevkidaşı Trump’ın seçilmesinden sonra aynı yıl içerisinde ABD’ye iki kez gitti.

Birinci gidişi 14 Mayıs 2017 tarihindeydi. Bu tarihten sadece 5 gün önce 9 Mayıs’ta Trump, ABD’nin Suriye’deki Kürt güçlerinin silahlandırılmasına yani YPG’ye ağır silahlar verilmesine ilişkin kararı onayladı. Bu onay verildiğinde, Erdoğan’ın ziyaretine dair görüşme hazırlıklarını yapmak üzere önden giden heyet oradaydı. Heyet derken… Genel Kurmay Başkanı Hulusi Akar ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan. Ama neticede kendisinin geleceğini bile bile ve orada hazır bulunan üst düzey heyetin gözlerine baka baka kararı imzaladı. Ortalık ayağa kalktı, hatta Erdoğan’ın gidip gitmeyeceği bile tartışıldı. Erdoğan gitti ! Karşılıklı sıcacık dostluk mesajları verildi… Dönüşünden 1 ay sonra 15 Haziran tarihinde Erdoğan’ın beraberindeki 12 yakın koruması için ABD’de yakalama kararı çıkartıldı.

İkinci gidiş 17 Eylül tarihindeydi. Erdoğan ilk gidiş öncesi ve sonrasında olan olayları vakar ve onurla sineye çekti ama… ABD senatosu önce 8 Eylül tarihinde Erdoğan’ın korumalarına silah satışı yapılmasını engelleyen yasayı onayladı. Sonra gidişine henüz 5 gün kala 12 Eylül tarihinde, yine ABD senatosu Türkiye’deki ABD vatandaşlarını haksız yere tutuklayan Türk devlet yetkililerinin ülkeye girişini yasaklayan yasayı onayladı. Bu

Devamını oku…VE TRUMP DA ERDOĞAN’I ALDATTI !

 
Paylaşmak Zenginliktir

EEEYYYY AVRUPA

 

Kendi aramızda “acaba en büyük milli kabusumuz nedir ?” diye şöyle tek soruluk kısa bir araştırma yapsak… Sonucun ezici üstünlükle “bölünüp parçalanmak” olacağını kestirmek güç değildir. Çünkü hepimiz biliyoruz ki… Daha önce bölünüp parçalanmıştık ! Kolektif hafızamıza acı tecrübelerle girmiş böyle derin bir kayıt var.

Bu Avrupa ne yapmak istiyor ? Şu ABD ile işler nasıl olacak ? Peki ya Rusya ? Kim dost, kim düşman ? Kafamız allak bullak oldu diyenlere… Soruyu bu milli kabusumuz üzerinden başka türlü sorup cevabı hep beraber aramaya başlayalım isterseniz.

Soru şu… Türkiye’nin bölünüp parçalanması aşağıdakilerin hangisinin işine gelir ? Seçenekler şöyle…

a) Avrupa Birliği (ya da kısaca Almanya diyebilirsiniz)
b) İngiltere
c) ABD
d) Rusya
e) Hepsi

Emin olun yüzde doksanın üzerinde çoğunluk ağız birliği etmişcesine “e” şıkkı kolaycılığına kaçar. Peki neden diye sorun, klasik cevaplar şöyledir… “bu kıskanç gavurların alayı bizi bölüp parçalamak istiyor – gözü çıkasıcaların hepsinin cennet vatanımızda gözü var – bu Hıristiyanlar ve Yahudiler dinimizi elimizden almak istiyorlar” !

Bu kafada kalabildiğiniz sürece hayat çok basit ve güzeldir ama… Bu kafayla bırakın oyunu çözmeyi, sadece oynanan oyunun değirmenine su taşırız. Ve buradan yürüyüp milli ve dini duygularımızı sömüren politikacıların dümen suyunda… Daha uzun yıllar kuyruğumuzu kovalamaktan başka bir şey yapamayız ! Dolayısıyla… Bu basmakalıp ve mesnetsiz sokak ağzını bir yana koyup, oynanan oyuna “gerçek çıkarlar” penceresinden bakabilmemiz lazım.

Devamını oku…EEEYYYY AVRUPA

 
Paylaşmak Zenginliktir